"Chicken Street", Afganistan'ýn iki Yahudisinin yaþadýðý Kabil'de bir ana cadde. Kovboy çizmeleri tutkunu bir kunduracý olan Simon ile Simon'un yaptýðý þakalarý bazen çekilmez bulan, sinagogun anahtarlarýný elinde bulunduran, tango hayraný arzuhalci arkadaþý Alfred.
Bir gün, türbanýn gerisinde eþsiz bir güzelliði saklayan Naema, Alfred'den, bombalar altýnda sevdiði ve bir çocuk beklediði Amerikalý bir gazeteciye kendi adýna bir mektup yazmasýný ister. Bundan sonra, Kabil'le New York arasýnda her þey tarihin örselediði bîr trajedi içinde sallanýp durur.
Doðum ya da recm? "Chicken Street" ya da Manhattan? Sahte mektuplar ya da gerçek vaatler? Kader ikirciklere düþer, tereddüt eder, güler, sýzlanýr...
Chicken Street'te olaðanüstülük insanoðlunun çýlgýnlýðýyla yarýþ halinde... Her þey Woody Allen'ýn, "Eðer gerçekten varsa, umarým iyi bîr mazereti vardýr," dediði bu matrak Tanrý'nýn gözü önünde olup bitiyor. Alfred ile Naema, bir Yahudi ile bir Müslüman ayný kaderi paylaþýyor.
“Evimin önüne geldiðimde, Alfred'in kapýsýný kýrýyorlardý. Naema, daha önceden kendisine söylendiði gibi, antrenin önündeki çiçeksiz saksýnýn dibinde anahtarlarý bulmuþtu. Yataðýn üzerinde kývrýlmýþ yatýyordu. Bir erkeðin yataðýnýn üzerinde olduðunu, bunun durumu daha da aðýrlaþtýrdýðýný unutarak..."