Zübeyir Aðabey'de gördüðüm en dikkat çekici özellik ondaki gayret-i dýrýiye idi. Gayret-i diniye, Allah'ýn sevip hoþ gördüðü þeyleri, fevkalade bir iþtiyakla yerine getirip hoþlanmadýðý hususlara karþý da olabildiðince kararlý davranmak ve Allah sevgisiyle dolu olup O'nun herkes tarafýndan sevilmesi için çalýþýp çabalamak demektir. Zübeyir Aðabey de, evelen ve bizzat Ýslam'a ve Kur'an'a, sonra da Bediüzzaman ve Risale-i Nur'a tahsis-i nazar etmiþ; kalb ve ruh ufkuna yönelmiþ, ahlâk-ý haseneyi hayat hâline getirmiþti. Nazarlarý Ýslam'a, Kur'an'a, Peygamber Efendimiz'e, Bediüzzaman'a ve Nurlara çevirme hususunda kýskançlýk ölçüsünde bir duyarlýlýk gösterirdi. Yanýnda baþka þeylerin konuþulmasýndan hoþlanmaz, sürekli mesleðin esaslarýndan bahisler açardý. Bekir Berk onun hakkýnda Üstad'ýn "yaver-i azam"ý derdi.
Zübeyir Aðabey, nasýl yaþadý ise öyle de Allah'a yürüdü. Cenab-ý Hak, çoklarýna nasip ettiði gibi bana da onun ahirete teþyîine katýlma imkanýný lütfeyledi. Fatih Camii'nde cenaze namazý kýlýndýktan sonra, o omuzlar üzerinde son yolculuðunu yaparken hafif hafif yaðmur çiselemeye baþladý. Tam aðaçlarýn altýnda yürümeye baþlamýþtýk ki, birden bire nereden çýktýðýný bilemediðim güvercine benzeyen birsürü kuþun kanat seslerini duydum. Kuþ sürüsünün, çok geniþ bir alaný kapladýktan sonra "pýrr" edip onun tabutunun üzerinden tezanýn açýklarýna doðru uçuverdiðini gördüm. Baþkalarýna "Siz de gördünüz rnü?" diye sormadým; çünkü ehl-i imanýn vefatýna semanýn aðladýðý ve onlarý uðurlamak için ruhanilerin adeta yarýþ yaptýðý hakikatinin Zübeyir Aðabey için de gerçekleþtiðine inancým tamdý. O, "secde izi"yle nakþolmuþ samimi bir sima ve dýrahþan bir çehreydi.