Gün gelir, aþkýn öyküsü yazýlýr; gün gelir, öykü aþkla yazýlýr, ama gün gelir, sözcükler aþkýn kendisi olur. Ýþte o gün sözler, aþkýn coþkusuyla öykünün yapýsal kaygýlarýndan uzaklaþarak alýp baþýný gider. Romantik coþkularla dolu bu uzun öykü bu nedenle çok eleþtirilmiþ ama Farsçada on sekiz baský yapmýþtýr. Sözcüklerin mistik bir topraða serpiliþi, masum bir aþkýn, aþkýn masumiyetinin sürgün veriþinin öyküsüdür Helya! Yýllar öncesinde kalmýþ bir anýnýn þimdi elle tutulurcasýna canlý yaþanýþý, geçmiþle þimdi arasýnda gidiþ geliþler, geçen zamanda yitirilen ve artýk geri gelmeyecek olanlar, yangýn yemiþ anýzlar gibi bir hasretin monologlarý ve son sayfasýnda okuru asla terk etmeyecek bir buruk tat. Helya'nýn kim olduðunu, ne olduðunu bilmeyeceksiniz belki ama bu adý asla unutamayacaksýnýz.