Yolunuz bu kez, artýk can bile çalamayan yaþlý bir zangoç ile gerçeðin acýmasýz duvarýna toslamayý reddeden yaþlý bir kadýnýn "anlamanýn" temelinde oluþan dostluðundan, bir ameliyathanenin herkesin kendi payýna düþeni yaþadýðý, ölümle yaþam arasýnda gidip gelen çýplaðýna, oradan da "göl sularý gibi sýð ve kýpýrtýsýz" yaþamlara düþecek.
Yazarýn duru dilinden damlayan bu öyküleri okudukça Cortazar’ýn sözü çýnlýyor kulaklarýmýzda: " Düzyazý bir boks maçý gibidir, romaný puan alarak kazanabilirsiniz ama öyküde nakavt etmeniz gerekir"…
“Herkes onlara 'Yarasalar' diyordu. Geceleri sokaða çýkan kýzlardý onlar. Karanlýk basmadan yüzlerini gören pek olmuyordu. Akþamlarý, bu yoksul semte hiç uygun düþmeyen giysiler ve parfüm kokularý içinde birer birer çýkýyorlardý evden. Alýþýlmadýk renklere boyanmýþ, garip þekiller verilmiþ saçlarý... Aðýr makyajlarý... Bel ve kalçalarýný açýkta býrakan düþtü düþecek pantolonlarý, þýk kazaklarý, bluzlarý, mahalleliyi döndürüp döndürüp baktýrýyordu.”