Diddy cinayet iþledi mi? Hester sevimli bir yalancý mý? Demiryolu iþçisi gerçekten öldü mü? Rüyalar, gerçeklerden daha mý gerçektir?
"Ölüm Tüneli", kahramaný Diddy'nin rüya ile gerçeði hiçbir zaman birbirinden ayýramadýðý, hayat, ölüm ve bu ikisi arasýndaki iliþkiyi kurcalayan bir kâbus meditasyonu sanki. Üstelik bu salt bir roman da deðil, bir tür, tarifi mümkün olmayan, aþkýn ve ölümün peþindeyken ikisine de tutku kertesinde baðlanmýþ bir deneyim; kýsmen roman, kýsmen cinayet öyküsü, kýsmen felsefe, kýsmen de rüya. Yazarýn dili olabildiðince ürkütücü, merak çekici, huzur kaçýrýcý, yüzleþtirici; kahramanýný da okurunu da deþip kanýtýrcasýna vicdanýna baktýran bir bakýþa sahip. Saðlam bir kurgu, yoðun cümleler ve belgesele yakýn gözlemlerle modern çaðýn þiddetine lanetleyen, Amerikan vicdanýnýn gizli kalmýþ oyuklarýnda gezinen, Kafkaesk bir fabl belki de.
Daha önce Türkiye'de "Amerika'da", "Yanardað Sevgilim" ve "Ben Vesaire" adlý kurgu kitaplarý da yayýnlanan Susan Sontag'ýn ilk defa 1967'de yayýnlanan ikinci romaný "Ölüm Tüneli", vicdan azabý, delilik, rüyalar ve karþýlaþmalarla, aþký ve ölümü sýnýrlarýna zorlayan bir kara roman...