Türkiye'de güz aylarýnda açýlan kitap fuarlarýnda özellikle yayýncýlar, yazarlar, tasarýmcýlar, matbaalar hasýlý yayýnla ilgili aklýnýza gelen herkes ve en baþta okurlar için farklý günler yaþanýr. Kimileri bu aylarý kitap yetiþtirmenin yoðunluðu ve telâþýyla geçirirken, kimileri de basýlan bu kitaplarý ucuza edinmenin hazýrlýðýný yapar. Ama hiç kimse yýllardýr kültür adýna yaþanan, görünüþte güzel ama bir baþka yanýyla da yýpratýcý olan bu "toplumsal etkinliðin" toplumun günlük hayatý içindeki kültürel geliþmeye neler kazandýrdýðýný düþünüp, araþtýrmaz. Hele bu yýl gibi neredeyse bir aya sýðdýrýlan üç ayrý kitap fuarý olunca, bunun o çok abartýlan "ticari kaygýlarýnýn" ötesinde toplumsal iþlevini de tartýþmak gerekmez mi ?
Yayýnevimiz üçüncü yýlýný da doldurdu. Ýstanbul Bilgi Üniversitesi Yayýnlarý olarak baþladýðýmýz günden bu yana kendi yayýn alanýmýzda önemli bir geliþme göstererek, bastýðýmýz kitaplarla üniversite yayýncýlýðýnda yeni bir anlayýþýn temsilcisi ve yayýncýlýk sempozyumu, üniversite yayýncýlýðý sergisi gibi etkinliklerle akademik yayýn dünyasýnda "ilkler"in baþlatýcýsý olduk. Umarýz ki, bizim bu "dýþa açýlmamýz" baþka üniversitelerin yayýn birimlerini de harekete geçirsin ve giderek kýsýrlaþmýþ bu alan, 60'lý yýllarýn canlý üniversite yayýncýlýðýný yeniden, farklý bir anlayýþla akademik dünyanýn gündemine soksun.
Yayýn dünyamýz bir yýl boyunca baþta "korsan yayýn" olmak üzere bir çok sorunla boðuþmaya devam etti. Bu konuda yürütülen çalýþmalar, buna baðlý olarak alýnan sonuçlar tatminkâr olmasa da, belirli bir aþamaya ulaþarak, sorunu sürekli gündemde tutup, kamuoyunun sahip çýktýðý bir konuma getirdi. Bugün neresinden bakarsanýz, bakýn "korsanla mücadele" deðiþik biçimlerde hemen herkesin sorunu haline gelmiþ bulunmaktadýr. Yayýncýlýðýmýzýn telif haklarýndan daðtýma, KDV'den maliyetlere kadar uzanan diðer sorunlarýnýn da bir yýl boyunca belirli çözümlere ulaþamadan devam ettiðini belirtelim.
Bu yýl 8-13 Ekim tarihleri arasýnda yapýlan ve en büyük uluslararasý kitap organizasyonu olarak bilinen Frankfurt Kitap Fuarý geçmiþ yýllara oranla eski canlýlýðýndan çok þey kaybetmiþti. Bu arada Kültür Bakanlýðý ile Yayýncýlar Birliði'nin ortaklaþa hazýrladýklarý Türkiye standýnýn geçmiþ yýllara oranla daha "eli, yüzü düzgün" olduðunu ancak yine de böylesi bir etkinliðe uygun iþlevsel özelliklere sahip olmadýðýný belirtelim.
Þüphesiz Frankfurt Kitap Fuarý gibi büyük bir etkinliðin her yýl yeni geliþmelerle, farklý kültürel hedefler oluþturamamasýnýn sayýsýz nedenlerini bir iki satýrla anlatamayýz. Ancak þu kadarýný söyleyelim ki, yýllardýr gerek dünyada gerekse Türkiye'de kýtabýn içi boþaltýlmýþ, tüketilip atýlacak ve geriye bir sabun köpüðü bile býrakmayacak basit bir meta haline getirilme süreci hýzla devam etmektedir. Bu gidiþin en tehlikeli yaný ise insanoðlunu bilginin binlerce yýllýk birikiminden ve mirasýndan yoksun býrakarak, kiþiyi "teknolojik parlaklýðýn" yüzeysel, derinlikten yoksun aðuþuna teslim etmektir.
Buna karþý tek mücadele yolunun gerçek anlamda "bilgi"ye sahip olmaktan geçtiðini söylemeye gerek var mý...