Hareketli bir çocuktum. Yediklerimi, yað baðlayacak kadar bekletmeyip hoplaya zýplaya yaktýðým için olsa gerek, kara-kuru, kürdan gibi bir þeydim. Ama mahalledeki her taþýn altýndan ben çýkar ve her vukuatta baþrolü kapardým. Çocuklarýn elebaþý idim." diyen ve bu sözlerine karþýlýk mahallelinin:"Eksiði var fazlasý yok." dediði Engin'in hayatý, mahalleye taþýnan üniversite talebesi bir grup genci tanýmasý Ýle yeni bir mecraya doðru akmaya baþlar.
Engin, iyi bir insan olmaya karar verdiðinde; anne babasýndan, mahalle esnafýna; öretmenlerinden, kantincilere; kantincilerden okul arkadaþlarýnýn anne babalarýna varýncaya kadar herkes, bu durumu geçici bir hâl olarak görür ve bunu fýrtýna öcesi sessizliðe yorar.
Engin, zaman içinde, yürümeye azmettiði yolun meþakkatli, menzilin de uzak olduðunu fark eder. Bu noktadan sonra kendi kararýný kendisi verecektir. Ya eski Engin olup "haylaz" günlerine dönecek ya da her mihnet kabulümdür deyip yola devamedecektir.