Haberin olsun ey okuyucu, Recai Bey, okuyucu takýmýna minnet duyan cinsinden
bir "muharrir" deðil. Çokça aksi ve huysuz, çokça sâdedil, çokça alaturka ve
çocuksu.
Günümüzdeki "gazeteci-yazar" tâbirinin içine hapsetmek kolay deðil onu;
sadece "herþeyi bilmek ve herþeyden anlamak" noktasýnda benzerlik
gösteriyorlar. O bir gurme, o bir arkeolog, o bir tarihçi, o bir siyaset
adamý, o bir dülger, o bir meddah, o bir hezarfen...
Tanýyanlara târif gerekmez ama onunla ilk defa karþýlaþacaklar konuþtuðu
dile alýþmak için biraz zahmet çekecekler, çünkü Recai Bey, sinirlendiði
zamanlar hariç eski lisân ile tekellüm ediyor; ne var ki üstâdýn birþeylere
sinirlenmediði zamâný bulmak imkânsýz gibi bir þey...
Kitabýný bitirince kendinizi iki sýfattan birini seçmek zorunda
hissedeceksiniz; "Kaarî" veya düpedüz "okuyucu".