Unsuru’l-Belâðat’a Ýliþkin Notlar’a (bir yoruma) kalkýþmanýn güçlüðünün farkýndayým. Çalýþma boyunca, bu güçlüðü artan biçimde yaþadým. Metin, dönemin ‘aðdalý’ Türkçe’sine nazaran daha ‘yalýn’ sayýlabilir. Ne ki, Bediüzzaman’ýn Türkçesi de kendine özgüdür ve özellikle Farça cümle kurgusunun aþýrý etkisi kimi yerel sözcüklere (çiznök, kefne vb.) yer verilmes,i bazý cümlelerin hayli uzun kurulmuþ olmasý ve belaðat ýstýlahlarýnýn sýklýkla kullanýlmasý bunda etkili oldu. Yine de metnin bildirisini yitirmemeye çabaladým ve bunda kýsmen baþarýlý oldum diyebilirim.
Eser ilkin Bediüzzaman tarafýndan Arapça yazýlmýþtýr. Sonradan kendisi Türkçe’ye çevirmiþ ve 1911 yýlýnda yayýnlamýþtýr.
Ýlahi bildiri anlamýnda kullanýlan vahiy sözcüðünü de tanýmlamasý bakýmýndan Þûrâ sureisndeki þu ayetleri hatýrlayalým: ‘Allah, bir insanla ancak vahiy suretiyle (seslerden meydana gelen kelimelerle deðil, düþüncenin oluþturduðu kelimelerle) veya perde arkasýndan konuþur veya elçi (melek) gönderir ve bu melek vahiyle konuþur. Ýþte Sana da Bizim emirimizden bir ruhla vahyettik.’ Emin Ruh’un kalbine indirdiði kelâm Kureyþ Arapçasýdýr. Yusuf suresinde, Cenab-ý Hak þöyle buyurur: ‘Gerçekten Biz, onu, akýl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik’ Þuara suresinde ise, daha kapsamlý bir ifade buluruz: ‘O, kuþkusuz alemlerin Rabbinin katýnda indirilmedir. Onun Emin Ruh, uyaranlardan olman için, senin kalbine anlamý açýk Arapça bir dille indirmiþtir. (kitaptan)…..